Kaygıların Üstesinden Gelmek

Kaygı durumunun iki özelliği bulunmaktadır. Ardı ardına tekrarlayan olumsuz düşünceler üzerinde kontrolsüzlük ve buna bağlı olarak işlerin daha da kötüye gideceğini düşünme eğilimidir. Kaygı durumu aslında bir soruna karşı verilen bir tepkidir. İnsanlar işlerin pek iyi gitmediğini veya bir durumun pek hoş bir şekilde sonuçlanmayacağını anladıkları ya da düşündükleri zaman kaygılanırlar. Her insan birbirinden farklıdır. Her bir kişinin düşünce tarzı ve beklentileri birbirinin aynı değildir. Bu farklar nedeniyle iki insan aynı duruma, aynı tepkiyi vermez. Bir durum bir insanda kaygıyı tetikleyebilirken diğer bir kişide tetiklemeyebilir. Genellikle çok fazla kaygı durumunda olan insanların bakış açıları olumsuzdur ve olaylar karşısında en kötü durumu beklerler. Eğer büyürken anne ve babanızın, her durumda en kötü olasılığı beklediğini duyarak büyüdüyseniz, bu alışkanlığı sizin de edinme olasılığınız çok yüksektir. Çünkü çocuklar ebeveynlerinin pek çok tavır ve davranışını alırlar. Doğal olarak, taklit yoluyla edinilen bu alışılmış tepkiler arasında olumsuz bakış açısının da bulunması mümkündür.

          Kişiler genellikle bir olayın, bir veya daha fazla kötü sonuç olasılığı varsa korkutucu olarak algılarlar. Bu durumda olumsuz düşünceler, kişiyi halledilmesi gereken bir sorun olduğu konusunda uyarır. Eğer kişi bu sorunu halletmez ise kaygı devam eder. Fakat sorun halledilirse kaygı biter. Bir sorun üzerinde ne kadar uzun süre durursanız, konuyla ilgili olarak o kadar fazla kaygılanırsınız.

         Aslında kaygıyı, size halletmeniz gereken bir sorun olduğunu haber veren bir alarm sistemine benzetebiliriz. Bu nedenle kaygıyı bir düşman değil dost, zararlı değil yararlı olarak görmeye çalışalım. Kaygıyı yararlı olarak görürseniz onu daha yapıcı şekilde kullanabilirsiniz. Kaygı duyduğumuz zaman gerçekte bir soruna tepki gösterirsiniz. Bu yüzden, kaygıyı sonlandırmak için, önce onu başlatan nedenle ilgili bir şeyler yapılması gereklidir. Dolayısıyla problemi verimli bir şekilde çözmek için, problem çözme “becerileri” geliştirmeniz gerekir.

            Aslında, kaygı hoş bir şey olmadığı için kişiyi rahatsız eden duygu ve bedensel olumsuzluklar beraberinde getirdiği için, ona kendi içinde bir sorunmuş gibi davranırız. Kaygı sorun gibi görünse de aslında değildir. Gerçek sorun, ilk aşamada bizi rahatsız eden durum ya da olaydır. Kaygı, vücudun sahip olduğu bir uyarı sistemi olarak görülebilinir. Acı vücut için neyse kaygı da zihin için odur. İlk yapmanız gereken şeylerden biri ona yaklaşımınızı değiştirmek ve onu bir problemin ele alınması gerektiğini bildiren yararlı bir zihinsel tepki olarak görmektedir. Kaygı, potansiyel olarak tehlikeli durumlardan, ilgili sorunu çözerek olabildiğince çabuk uzaklaşmanızı sağlar. Sorunlar davetsiz misafir gibidir. Çat kapı içeri girerler. Bu durumda kaygıyı kapı zili olarak algılayabiliriz, davetsiz misafirin geldiğini haber verir ve uygun önlem alınabilmesi için uyarır. İlk olarak kaygıyı bir yük olarak değil, bütün avantajlarından yararlanabileceğiniz yararlı bir zihinsel olay olarak düşünmeye başlamak sağlıklıdır.

            Kaygı istem dışı bir etkinliktir. Başlayacağı zamana karar veremezsiniz ve bir kere başladı mı durdurması çok zordur. Başlarda birkaç olumsuz düşünce ya da hayal zihninize sızabilir. Sonra bunlar birbirine bağlandıkça siz veya ilgilendiğiniz kimseler hakkında bir “öykü” anlatmaya başlarlar. Büyük olasılıkla bundan sonra çok kötü şeyler düşünürsünüz. Kaygıyı erken anlamak önemlidir. Kaygının erken farkına varmanın önemi kaygının kötüye gitme eğilimine sahip olmasıdır. Kötüye gitme eğilimini önlemek için kaygının erken farkına varmak gerekir. Bundan sonra yapılacak şey kaygınızı, mümkün olan ilk fırsatta yapıcı problem çözümüne çevirmeye çalışmanızdır.

            Kaygının kaynağını tanımladıktan sonra, yapılacak ikinci şey, kendinize, “bununla ilgili ben ne yapabilirim?” sorusunu sormaktır. Eğer bir sorunla karşı karşıya iseniz, genellikle birden fazla çözüm düşünmek mümkündür. Bir sorunu ele almak için olabildiğince çok yol düşünmeye “beyin fırtınası” denir. Beyin fırtınasına başlamadan önce hatırlamanız gereken birkaç şey olabilir. Bunlardan ilki kendinizi yargılamayı bırakın. İkincisi kendinizi çok fazla eleştirmeyin. Aklınıza sorunla ilgili bir şey gelirse, her ne olursa olsun hemen not edin. Daha sonra iyi fikirleri kötülerin arasından seçebilirsiniz. Bu aşamada önemli olan, fikirlere dürüstçe bir şans vermeden onları elememektir.

Çoğu insan sorunlarla ilgilenme yetenekleri hakkında kendine güvenmez. Başarısız olarak kendini görür ya da başarısız olmaktan korkar. Bu nedenle kendinizi serbest bırakarak serbestçe düşünmeye izin verin. Saçma olarak düşündüğünüz fikirleri bile yazın. Bu kendinize olan güven engelini aşmanıza yardım edecektir. Problemin çözümünün ikinci aşaması ne yapılacağına karar vermektir. Sorunu dikkatle tanımladınız ve çözüm yollarını değerlendirdiyseniz ve uygulamaya geçtiyseniz kaygınızdan uzaklaşırsınız. Unutmayın vermiş olduğunuz kararınızın kesinlikle doğru olduğu konusunda hiçbir zaman yeterli kanıt yoktur. Eğer kararlarınızdan birine göre davranmaya başlamışsanız, kararlı olun. Her kararın olumlu yada olumsuz ve karşısında olan bir şeyler vardır. Verdiğiniz kararın karşısındakilere odaklanmayın. Daima kendinize verdiğiniz kararın avantajlarını hatırlatın.

Vermiş olduğunuz karar yanlış olabilir ve çözümünüz olumsuzlukla sonuçlanabilir. Bu hayatta olağan bir durumdur. Kararlarınız her zaman doğru olmayacaktır. Hayatta her konuda başarılı olmak olanaksızdır. Fakat deneyimlerimizden ders çıkarırız ve bir sonraki olay ya da durumlar için hazırlıklı oluruz.

Kaygı ile ilgili hatırlanacak bir kaç anahtar noktalar;

1-) Kaygı; bir sorunun anlaşılması ve ele alınması arasında ki süreyi dolduran bir durumdur.

2-) Sorunlarınızı çözmeye odaklanırsanız ve harekete geçerseniz, kaygılanmaya o kadar az zaman harcarsınız.

3-) Sorunu çözmek için vermiş olduğunuz kararınızın doğru olduğu konusunda hiç bir zaman yeterli kanıt olmadığı unutulmamalıdır. Risk her zaman bulunmaktadır.

4-) Sorunu dikkatle tanımladınız ve çözüm yollarını değerlendirdiyseniz, kaygı durumundan uzaklaşır rahatlamaya başlarsınız.

5-) Kaygılarınızı aşmak sizin kaygınızı besleyip, beslememenize bağlıdır. Kaygınızı besleyerek büyütmeyin. Düşüncenizde onu küçültün.